Fotoğraf: açık kaynaklardan
Bazı insanlar onu salatalara ekler, diğerleri nar suyu içer ve pazarlamacılar bu sihir aurasını arttırmaktan mutluluk duyar.
Nar uzun yıllar boyunca gençleştirici, yaşlanmayı yavaşlatan ve neredeyse mucizeler yaratan bir “süper gıda” olarak kabul edildi. Bazı insanlar onu salatalara ekler, diğerleri nar suyu içer ve pazarlamacılar bu sihir aurasını arttırmaktan mutluluk duyar. Ancak gerçek kanıtlar uzun süredir zayıftı ve sansasyonel manşetler çok gürültülüydü.
Ve son olarak Science Daily’nin bildirdiği gibi bilim yüksek sesle ve kendinden emin bir şekilde konuştu. Görünüşe göre nar doğrudan gençlik molekülünü içermiyor, ancak bağırsak bakterilerimizin ürolitin A adı verilen bir maddeye dönüştürebildiği öncülünü içeriyor.
Yaşlanmaya karşı mücadelede anahtar mekanizmalardan birini, mitofajiyi, yani hücrelerin içindeki hasarlı mitokondrinin “temizlenmesini” tetikleyen de bu moleküldür. Mitokondriyi yenileme yeteneğinin kaybı yaşlanmanın ana tetikleyicilerinden biridir. Bu nedenle kaslar zayıflar, doku fonksiyonları bozulur ve Parkinson başta olmak üzere yaşa bağlı hastalıklar ortaya çıkar.
Ve burada, bilinen doğal maddeler arasında bu süreci yeniden başlatabilecek tek molekül olan ürolitin A sahneye çıkıyor.
Nar Suyu Ne Yapabilir?
Nar yalnızca ürolitin A’nın öncülerini içerir. Bir etki elde etmek için bunların bağırsak bakterileri tarafından işlenmesi gerekir, ancak burada bir nüans vardır: bazı insanlar bağımsız olarak ürolitin A’yı yeterli miktarlarda üretir, bazıları çok az üretir, bazıları ise hiç üretmez.
Bu, mikrobiyota bağlıdır, dolayısıyla aynı meyve suyu birisi için fevkalade işe yarayabilir, ancak başka biri için hiçbir şey yapmaz.
Artık bilim insanları, mikrobiyomdan bağımsız olarak tekrarlanabilir bir etki sağlayan, kesin bir dozajda standartlaştırılmış bir ürolitin A formu oluşturdular. Bugün Avrupa’daki hastanelerde insanlar üzerinde klinik araştırmalar devam ediyor. Ve ilk sonuçlar umut verici görünüyor.
Bu keşif neden oyunun kurallarını değiştiriyor?
Biyolojik olarak birbirinden uzak türlerin, nematodların, kemirgenlerin ve potansiyel olarak insanların ürolitin A’ya benzer şekilde tepki vermesi çok ilginçtir. Bu, molekülün evrim sırasında oluşan temel, temel yaşam mekanizması ile çalıştığını gösterir.
Üstelik doğada ürolitin A öncülleri sadece narlarda değil, aynı zamanda fındıklarda ve bazı meyvelerde de bulunur. Yani bitkiler, bakteriler ve hayvanlar arasındaki bu “işbirliği” milyonlarca yıllık ortak evrimin sonucudur.
Gıda moleküllerinin, farmakolojinin onlarca yıldır ustalaşamadığı bir alanı işgal edebildiği ortaya çıktı: İlaçların yan etkileri olmadan yaşlanmanın sağlıklı bir şekilde yavaşlatılması.
Bu bugün bizim için ne anlama geliyor?
Ürolithin A’yı “kaslar için elit krem” veya “yeni gençlik vitamini” olarak adlandırmak için henüz çok erken. Ancak bu, son yıllarda bilimsel olarak kanıtlanmış en güçlü yaşlanma karşıtı adaylardan biridir. Yakında, yorgunluk noktasına kadar antrenman yapmadan, hücrelerin kendilerini doğal olarak yenilemelerine yardımcı olarak kas yaşlanmasını gerçekten yavaşlatabiliriz. Ancak bilim adamları klinik çalışmalar üzerinde çalışırken, bitki bazlı gıdalarla beslenmemizi çeşitlendirebilir, sağlıklı bir mikrobiyomu koruyabilir, en son bilimi takip edebilir ve elbette zaman zaman keyif alabiliriz.
Nar sihirli bir meyve değil ama yaşlanmaya yaklaşımımızı değiştirebilecek bir keşfin anahtarı haline geldi. Urolithin A, mitokondrinin hücresel temizliğini yeniden başlatan bir moleküldür ve uzun süredir kaçınılmaz olduğu düşünülen süreçleri etkileyebiliriz.
